Friday, July 2, 2010

Haftasonuna Girerken: 6.GCSF

Ve hala kıpırtı yok.

Geceyarısı yapılan kan değerlerinde trombositler 9bin çıkınca, gece trombosit aldı Nehir. Uykumuz yine bölük pörçük...sabah 9!a geliyordu uyandık.

Baba gelince, ben kendimi blok turuna attım dışarı. Aklımda Bed, Bath ve Beyond'a gidip Tanseli Hanım'ın bize yemek getirdiği ve bizim de RMH mutfağında kaybettiğimiz cam kabın yenisini almak vardı. Bu mağazaya bir yıl boyunca hiç girmemiştim Houston'da. Meğer, "beyond" gerçekten çeşitliymiş. Kasaya geldim ki, elinde "uçutma" (beyond!) ile Jason. Jason, Sandra'nın kocası, Mark'ın babası. Yani şu koca New York'ta tanıdığım bir avuç insandan birine rastladım!! Ayaküstü sohbet ettikten sonra, hastaneye döndüm.

Tam döndüm, dalgın asansöre yürüyorum, biri beni durdurdu. Bir baktım çok sevgili Dr. Khakoo. "Nasılsınız?" dedi. İlk günlerdeki kritik durumumuzda bizimle yakından ilgilenmiş ve Dr. Souweidane'i getirtmiş olan bu doktoru gerçekten de seviyorum. İnsani yönü kuvvetli, kendime yakın hissettiğim biri. Önce MRI raporu yanımda değil diye hayıflandım ama dün Özlem'e okuduğum için aklımda kalmış kadarıyla anlatınca, işte tam istediğim açıklama geldi. Evet, sonuç gerçekten de iyi. Aklımı kurcalayan birkaç cümle önemli değilmiş. Bir yerde sıvı var lafı vardı, kitle etkisi yapıyor diyordu, aklıma takılmıştı. Meğer tümörün boşluğu önce sıvıyla dolarmış, sonra yavaş yavaş beyin yerini alırmış. Bu arada başağrıları da olabilirmiş, önemli değilmiş, "Rahat olun" dedi, Dr. Khakoo. Yine de ameliyatla bakılması iyi olacakmış, kalanın temizlenmesi için ve görülmesi için.

Keyfim yerinde döndüm ki yine Dr. Kushner'ı kaçırmışım.

Bu kez Dr. Kushner kök hücre gerekecek gibi duruyor demiş. Ameliyat için trombositlerin önce kendiliğinden 50 bin olması gerekirmiş. Sonra da girerken, takviye ile 70 bin. Anladığım kadarıyla ama Houston'dan getirtme işine yeni el atıyorlar. Bence boşuna zaman kaybettiler. Bazen biz üzerine düştükçe olmuyor.

Sanıyorum bu kez özellikle zor olan, buna zihinsel bir hazırlık yapmadan yakalanmış olmamız. Yani uzun bir hastane kalışı hiç aklımızda yokken olunca uyumda zorlanıyoruz. Bu sabah kadar acaba haftasonu çıkabilir miyiz derken, umut kalmadı.

Her zaman halimize şükrederek ilerliyoruz. Yine önemli olan, enfeksiyon almadan şu sıfır dönemi atlatabilmemiz. Gün gün ilerleyeceğiz. Kendi kendime telkinde bulunmuş olayım.

Akşamüzeri RMH'ye gittim, Nehir'e hırka almak için. Nehir uyurken. Baba bugünlerde boş durmamış, odayı bir güzel toplamış, girince, çok hoşuma gitti. Alışmışız bayağı. Ve yine güzel bir sürpriz oldu, Filiz ve Seren, Nehir için odada eğlenebileceği "prenses" giydirmece göndermişler!! Nehir paketi de keyifle açtı, kartı da okudu...Teşekkür ederiz.

Yarına daha iyi sayılara uyanmak dileğiyle. Jason, belli olmaz dedi, bugün. Doğru. Bir çıkmaya başladı mı arkası gelecek. Hadi kızımın güzel iliği, yorgunsun evet ama bir gayret. Mary Poppins'ten bir cümle, "Anything can happen, if you let it"...

3 comments:

  1. Atatürk'ün belki de karakterini en çok ele veren lafı, onca teknolojik açıdan güçlü düşman zırhlısını Boğaz'da görünce hiç tereddüt etmeden geldikleri gibi giderler demesi. Çok severim bu lafı... şimdi tatlı Nehir'in kan değerleri için söylüyorum: indikleri gibi çıkarlar, endişe etmeyin. Unutmayın Nehir'de bugüne kadar nice meydan muharebeleri kazanmış tecrubeli bir savaşçı. Vücudu ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor...yavaş çıkıyorsa değerler bir bildikleri vardır elbet...
    She is, after all, practically perfect in every way:))
    yasemin

    ReplyDelete
  2. Ben de sevgili Nehir gibi Mary Poppins hayranıyım:))iyi olacak herşey inşallah.güç-kuvvet dilerim.

    ReplyDelete
  3. Olacak, hepsi olmasi gereken seviyeye gelecek. Eski tecrubelerinize gore biraz daha uzun zaman alacak belki ama OLACAK. Beklemek kolay degil ama sonunda zafer var.

    Saril benim icin Nehir'ine, gecsin yolladigim butun iyi enerjim ona.. Belki birazcik da olsa yardimi olur.

    Hepinizi cok opuyorum. Birbirinize cok iyi bakin...

    ReplyDelete