Sunday, July 12, 2009

Gün 23

Ve işte hastanedeyiz.

Ve ben kendimi çok daha iyi hissediyorum. Nurgün bir kez yazmıştı, sana beklemek yaramıyor, iş yapman lazım diye. Haklıymış. Şimdi başlayacağız diye iyi hissediyorum kendimi. Diğer zamanlarda an-ları yaşasam da, yaşıyorum, yine alttan alta bir bekleyiş hissi oluyor. Hatta hastaneye birkaç kala, stresim artıyor.

Bugünü sabah ikinci kez sanat müzesine giderek geçirdik. Yeni bir sergi vardı, Güney Afrikalı bir sanatçı,

"William Kentridge:
Five Themes
July 12–September 27, 2009

William Kentridge: Five Themes features the most comprehensive survey to date of the films, drawings, books, prints, sculptures, and stage designs by this influential contemporary South African artist. The exhibition features the first American presentation and catalogue of the new work Kentridge has created since 2000 that dramatically expands his technical innovations as an artist filmmaker, enlarges the scale of his work in stage design and installation art, and extends his themes beyond the impact of apartheid in South Africa. Organized by San Francisco Museum of Modern Art and the Norton Museum of Art, the exhibition will also travel to the Museum of Modern Art, New York."

Ayda'cım ezberden yazdım!!!

Bu sergi çocuklardan daha çok bizim hoşumuza gitti. Değişik film yansıtma teknikleri kullanmış, oldukça teatraldi, bir iki tanesini çok beğendim. Yani yine sanatla ruhumuzu besledik. Sonra da müzede güzel bir öğlen yemeği yedik. Yani Leyla siparişini çok beğenmedi, Nehir scallopları yedi, makarnasını bıraktı, ama yine de güzeldi!

Döndüğümüzde yine tipik bir öğle uykusu uyumama saati yaşadık. Ama bu kez ben Nehir uyumasın istedim, nasıl olsa hastanede yatacağımız, ve hastane saatlerine alışması iyi olacak diye.

Nitekim artık altı olmuştu, odadan çıktık, bu kez bir kilisenin sponsorluğunda pizza yedik. Neyseki benim tatlı Nehir'im biraz havuç yiyerek kendine sağlık kattı. Sonra da ondan sakladığımız brownielerin paketini görüp, "Bu ne" diye sorup da ben "paket" deyince, ve içini açıp, brownie yiyince, "Bir tane daha paket (!)" istedi. ben de Nehir'ciğim ileride zor duruma düşmesin diye, "brownie"yi öğretmek zorunda kaldım.

Yemekten sonra ailecek basket oynadık. Leyla ve Mahmut zaten oynuyorlardı. Ben de dün akşam itibariyle basket oynamaya başlamış bulunmaktayım. Mahmut en sonunda "hocam" olmayı başardı! Bunca zaman kırk olmayı beklemişim! Nehir de kendi boyuna göre bir top ve bir potayla bizim yanımızda oynadı. derken üç yaşındaki Anita ile "sıra" ile oynadılar. En sonunda ise bize su getirdi. Dün tabi yazmamıştım, Nehir'n kafasına attığım basket topunu! Yani potadan sekti! Bugün daha dikkatliydim.

Artık saat sekiz buçuğa geliyordu, odaya gittik, Nehir'i duşta yıkadık, borularını ıslatmadan, pijama şortlarını giydi, ve hastanedeki odamıza geldik. Cook's un iyi yanı, doğrudan, ve hiç beklemeden gelebiliyor oluşumuz, telefonda odamızı da söylüyorlar, geliveriyoruz. Nehir, saat 9'da sızmıştı.

Yarın sabah 8'te, IL-2 vermeye başlayacaklar. Ve ben hiç dinlememişim, ya da duymamışım, dört gün 24 saat alacakmış. Bunda sıkıntı olacak şey, bu kez normal kattayız ve TCH'dakinin iki, üç katı olan oyun odasında oynar Nehir derken, monitora bağlı kalacaksa, hiç odadan çıkmayacak oluşumuz. Durun bakalım, yarın doktorla konuşacağız belki monitorde olmadığı zaman olabilir.

İşte son birkaç gündür yazdığım telgraf notlardan sonra size o, şu, bu.

Herkese iyi bir hafta diliyorum, bizim de bu hafta yapacak işimiz var. Tedavimizi bitirme, Nehir'i iyi tutma yolunda atılacak adımlarımız var.

FotoNot: Düne ekledim fotoğrafları, kuşlar çok şirinler! İlginç olan, bugün Kentridge de bol bol kuş figürü kullanmıştı. Karşıma çıkmasının güzel bir anlamı olmalı. Kuş gibi hafiflemek! Kuş gibi özgür olmak!

1 comment:

  1. Herhalde herkese oluyordur, bana da bu aralar cok sık oluyor. Olan da su: "olur olmaz seylere kafamı takmak"! Bugunku konum, dunku resimdeki Nehir!

    Oguz arada sirada baktigi blogda gecen gun Nehir'in resmini gordu ve "ne kadar buyudu yahu cocuk!" dedi. Ben de eh herhalde buyuyecek, nerdeyse 8 ay oldu yerinde sayacak degil ya dedim.

    Ama simdi, dunku resimi gorunce, yuzundeki bakisi sanki onu neyin bekledigini bilen ve kabullenen, "anecim ben hazirim, hadi bitirelim su isi vari" bir bakisa benzettim ve Oguz'u hatirladim. Gercekten de mutfagin duvarinda duran, International'daki son gun, amerika'ya gitmeden once cekilmis fotografla karsilastirildiginda, iki Nehir arasindaki fark oyle buyuk ki. Ve, sesinin neden daha iyi sound ettigini anladim. Senin dedigin gibi ise baslamak olabilir ama, Nehir'in o bakisi var ya, iste onun verdigi guven daha guclu bir neden bence. Bu resim de yeni tedavi oncesi, benim gordugum isaret olsun!

    Nehir basaracak, tum ailesinin, onu sevenlerin akil almaz destegi ve genlerinden gelen kararliligi ile, guclulugu ile basaracak! Ben tum kalbimle hissediyorum. Tum isretler de bu yonde. Oyleyse, hadi, her sey bir kez daha yolunda gitsin.

    Insallah, masallah, insallah, masallah:))) Nehir saglikli ve mutlu!

    Nurgun

    ReplyDelete